“Bir ormanda iki kişi ağaç kesiyormuş. Birinci adam sabahları erkenden kalkıyor, ağaç kesmeye başlıyormuş. Bir ağaç devrilirken hemen diğerine geçiyormuş. Gün boyu ne dinleniyor ne öğle yemeği için kendine vakit ayırıyormuş. Akşamları da arkadaşından birkaç saat sonra ağaç kesmeyi bırakıyormuş.
İkinci adam ise arada bir dinleniyor ve hava kararmaya başladığında eve dönüyormuş. Bu hafta boyunca bu tempoda çalıştıktan sonra ne kadar ağaç kestiklerini saymaya başlamışlar.
Sonuç: ikinci adam çok daha fazla ağaç kesmiş.
Birinci adam öfkelenmiş. “Bu nasıl olabilir? Senden daha erken işe başladım, senden daha geç bitirdim. Ama sen daha fazla ağaç kestin, bu işin sırrı ne?
İkinci adam, yüzünde tebessümle cevap vermiş: “Ortada bir sır yok. Sen durmaksızın çalışırken, ben arada bir dinlenip, baltamı bileyliyordum. Keskin baltayla, daha az çabayla daha çok ağaç kesilir.”
Objektif bir bakışla çocuklarımızı değerlendirelim ve onları bir yönleriyle değil, her yönleriyle geliştirip yetiştirmeye çalışalım. Sadece çocuklarımızın okul derslerini ya da sadece matematik derslerini, sadece zihinsel zekâsını önemli sayıp, diğerlerini sıfırlamayalım. Yani IQ’suna önem verip EQ’ sunu görmezden gelmek, geliştirmemek doğru olmaz. Çocuğumuzun akıl zekâsı yanında duygu zekâsının da gelişmiş olması gerekir. Bunu da ancak Statükocu bir yaklaşımdan ziyade, objektif bir bakış açısıyla gerçekleştirebiliriz.
Þuan önemli olan çocuklarımız için dayatılan statiklikten, dinamikliğe geçmektir. Sınav yarışına hazırlamak için soyunduğumuz yarış koçluğunuz bırakıp, hayatı doğru okuyan anne babalar olabilirsek bunu daha kolay başarabiliriz.
“Büyük adam olmaya lüzum yok, sadece adam olalım yeter.” A. Capus
Çocuklarımızın ayaklarına batan dikenler, ya bizim ektiklerimizden ya da biçmediklerimizdendir unutmayalım. Hiçbir çocuğu da yarış atı ya da kurulmuş bir makine olarak görmeyelim. Hele de vidaları gevşemiş makineye ya da parçaları eskimiş makineye müdahale ettiğiniz gibi, çocuğunuzun tüm yanlış davranışlarını bir anda düzeltebileceğinizi düşünmeyin. Hiçbir insan, alışkanlıklarıyla dünyaya gelmez. Onlar daha sonra büyüklerden ve çevreden görülerek elde edilir. Belki biz de kendi anne babalarımızdan gördüklerimizi yapıyoruz, ama artık değişmenin ve alışkanlıklara doğru anlamlar yüklemenin zamanı geldi.
Mine İzgi
İkinci adam ise arada bir dinleniyor ve hava kararmaya başladığında eve dönüyormuş. Bu hafta boyunca bu tempoda çalıştıktan sonra ne kadar ağaç kestiklerini saymaya başlamışlar.
Sonuç: ikinci adam çok daha fazla ağaç kesmiş.
Birinci adam öfkelenmiş. “Bu nasıl olabilir? Senden daha erken işe başladım, senden daha geç bitirdim. Ama sen daha fazla ağaç kestin, bu işin sırrı ne?
İkinci adam, yüzünde tebessümle cevap vermiş: “Ortada bir sır yok. Sen durmaksızın çalışırken, ben arada bir dinlenip, baltamı bileyliyordum. Keskin baltayla, daha az çabayla daha çok ağaç kesilir.”
Objektif bir bakışla çocuklarımızı değerlendirelim ve onları bir yönleriyle değil, her yönleriyle geliştirip yetiştirmeye çalışalım. Sadece çocuklarımızın okul derslerini ya da sadece matematik derslerini, sadece zihinsel zekâsını önemli sayıp, diğerlerini sıfırlamayalım. Yani IQ’suna önem verip EQ’ sunu görmezden gelmek, geliştirmemek doğru olmaz. Çocuğumuzun akıl zekâsı yanında duygu zekâsının da gelişmiş olması gerekir. Bunu da ancak Statükocu bir yaklaşımdan ziyade, objektif bir bakış açısıyla gerçekleştirebiliriz.
Þuan önemli olan çocuklarımız için dayatılan statiklikten, dinamikliğe geçmektir. Sınav yarışına hazırlamak için soyunduğumuz yarış koçluğunuz bırakıp, hayatı doğru okuyan anne babalar olabilirsek bunu daha kolay başarabiliriz.
“Büyük adam olmaya lüzum yok, sadece adam olalım yeter.” A. Capus
Çocuklarımızın ayaklarına batan dikenler, ya bizim ektiklerimizden ya da biçmediklerimizdendir unutmayalım. Hiçbir çocuğu da yarış atı ya da kurulmuş bir makine olarak görmeyelim. Hele de vidaları gevşemiş makineye ya da parçaları eskimiş makineye müdahale ettiğiniz gibi, çocuğunuzun tüm yanlış davranışlarını bir anda düzeltebileceğinizi düşünmeyin. Hiçbir insan, alışkanlıklarıyla dünyaya gelmez. Onlar daha sonra büyüklerden ve çevreden görülerek elde edilir. Belki biz de kendi anne babalarımızdan gördüklerimizi yapıyoruz, ama artık değişmenin ve alışkanlıklara doğru anlamlar yüklemenin zamanı geldi.
Mine İzgi
.